Bugünkü yazımda, akreditif ile ithalat yapmak isteyen fakat ihracatçı firmaya yeterince güvenmeyen bir arkadaşımızın sorusunu yanıtlamak istiyorum.
Soru şu şekildedir:
Merhaba Özgür Bey,
Termik Cihazlar üreten bir firmanın dış ticaret alanında çalışmaktayım.
Öncelikle yazılarınızı ilgiyle takip ettiğimi ve istifade ettiğimi özellikle belirtmek isterim. Benim akreditif konusunda size danışmak istediğim bir husus var, yardımcı olabilirseniz çok sevinirim.
Yapacak olduğumuz ithalatlarda, malları gümrükte kontrol ederek ödemesine onay verebileceğimiz bir akreditif türü var mıdır?
Aldığımız eğitimlerden ve sizin yazılarınızdan da takip ettiğim kadarıyla böyle bir akreditif türü olmadığını biliyorum fakat siz bu konuda çalıştığınız için özellikle size danışma gereği duydum.
İlginize şimdiden teşekkür eder çalışmalarınızda başarılar dilerim.
Cevabım şu şekildedir:
Sorunuz için çok teşekkür ederim. Anladığım kadarıyla ihracatçı firmanın size istediğiniz kalitede mal göndermeyeceğinden çekindiğiniz için önce malları kontrol etmek, daha sonra malların kalitesi uygunsa ödemeyi yapmak istiyorsunuz.
Sanırım ihracatçı firma ısrarla peşin ödeme veya akreditifli ödeme talep ediyor ki söz konusu işlemi akreditifli ödeme altında yapmak amacında olduğunuzu belirtmişsiniz.
Öncelikle belirtmek isterim ki, eğer önce malları kabul etmek daha sonra ödeme yapmak istiyorsanız sizin için harika bir ödeme yöntemi mevcut: Mal mukabili ödeme.
Mal mukabili ödemede ithalatçılar önce malları teslim alırlar, kalite ve sayı kontrolü yaptıktan sonra herşey yolunda ise ödemeyi ihracatçıya belirli bir zaman sonra gönderirler.
Nitekim, Avrupalı ithalatçıların büyük bölümü Türkiye’den yapmış oldukları ithalatlarda mal mukabili ödemeyi kullanmaktadırlar. (Kaynak: Türkiye’nin İhracatının Ödeme Şekillerine Göre Dağılımı Nasıldır?)
Dünya üzerindeki pek çok ülke ihracatçısı malesef Türkiye’deki ihracatçılar kadar bonkör olmadığından kolay kolay açığa mal vermemektedirler.
Ayrıca, Türkiye ithalat mevzuatında yer alan ve vadeli ithalatlarda uygulanan KKDF vergileri de mal mukabili ile ithalatı çekici kılmamaktadır.
Burada bulunan en pratik seçenek, arkadaşımızın yukarıda açıkladığı gibi malların Türkiye gümrüğüne geldiğinde kontrol edilmesi ve uygun bulunursa ödemenin yapılarak malların çekilmesidir.
Teoride geliştirilen bu çözüme göre KKDF’den korunan ithalatçı, bir yandan da ihracatçıyı akreditif ile yükleme yapmaya ikna etmektedir. Malları kontrol ettikten sonra ödeme yapacağı için de kendisini güvence altına almaktadır.
Gümrüklü sahada malların ithalatçı tarafından incelenmesini bir tarafa bırakıp, sadece yukarıdaki işlemin akreditif açısından mümkün olup olmadığını incelediğimizde aşağıdaki noktalar karşımıza çıkmaktadır.
- Akreditif bankalar vasıtasıyla yürütülen bir ödeme yöntemidir.
- Bankalar akreditifli işlemlerde sadece evraklara bakarak ödeme veya ibraz reddi kararı vermektedirler.
- Bankaların üzerinde karar verecekleri evrakların, ihracatçılar tarafından, yüklemeyi takip eden belirli bir süre sonunda görevli bankaya, varsa teyit bankasına veya amir bankaya iletmeleri gerekmektedir. (Söz konusu süre akreditif kurallarında 21 gün olarak tanımlanmış olup, bazı durumlarda 14-15 güne düşürüldüğü görülmektedir.)
Yukarıda, en temel akreditif gereklilikleri açıklanmış olup, malları gümrükte kontrol ettikten sonra ödeme yapmak isteyen ithalatçılar açısından neden akreditifli ödemenin doğru bir seçenek olmadığını açıklamak için sanırım yeterlidir.
Söz konusu işlemi akreditif ile yapmak zordur çünkü:
- Malların, varış gümrüğünde ithalatçı tarafından kontrolünü gerektirecek bir işlemin, ihracatçının ibraz edeceği bir belge olarak talep edilmesi çok zordur.
- Malların, varış gümrüğüne gelmesine kadar geçen sürede, büyük ihtimalle, ihracatçının ibraz süresi dolacak ve ihracatçı geç ibraz rezervine düşecektir.
- Akreditif ile çalışmak isteyen ihracatçı, kolay kolay malların varış gümrüğünde incelenmesi sonucunda çıkacak değerlendirmeye göre ödeme almayı kabul etmez. Bunu kabul edecek olsa, zaten akreditif gibi zor prosedürü olan bir süreçle uğraşmayıp, doğrudan mal mukabili olarak ihracat yapardı.
Sonuç olarak, akreditif altında malların Türkiye’deki gümrük sahasında incelenip, kalite ve miktar tespitinden sonra ödeme yapılması, yukarıda açıklanan nedenlerden ötürü pratik bir uygulama değildir.
Normal şartlar altında, akreditif taraflar arasındaki bir sözleşme olduğundan, düşündüğünüz hemen her uygulamayı yansıtabileceğiniz bir mekanizmaya sahiptir. Bu yüzden yapılamaz demiyorum; yapılması pratik değil diyorum.
Söz konusu uygulamayı başarı ile uygulayan arkadaşlar varsa, iletişim sayfasındaki e-mail adresimden bana ulaşmaları durumunda, kendilerinin açıklamalarını da yayınlamayı isterim.
Bir sonraki yazımda görüşmek üzere, hoşçakalın…